HUKUK Fakültesi’nde ders veren öğretim üyesi bir arkadaşım anlatmıştı; kulaklarıma inanamamıştım. Önceki gün Habertürk Televizyonu’nda Fatih Altaylı’nın sunduğu Teke Tek Programı’nda Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ünal Zenginobuz’un söylediklerini duyunca hemen telefona sarıldım. Bu konuyu daha önce kendisinden dinlediğim iyi bir hukukçu olan Doktor Öğretim Üyesi arkadaşımla konuştum. Detayları aldıktan sonra YÖK’ü arayıp, Prof. Zenginobuz’un dile getirdiği çarpıcı, bir o kadar da ürkütücü iddiaları sordum.
KPSS sınav soruları ile ilgili soruşturma devam ederken ve vatandaşın hafızasından, FETÖ’nün yaptığı usulsüzlük ve soru hırsızlıklarının kötü izleri silinmemişken; Teke Tek’te Prof. Dr. Zenginobuz’un dile getirdiği iddialar inanılmazdı.
Prof. Dr. Ünal Zenginobuz, bazı Türk öğrencilerin Boğaziçi Üniversitesi’ne yabancı kontenjanı ile sınavsız şekilde yerleştirildiğini öne sürdü. Zenginobuz, “Yabancı öğrenci kontenjanından seçilmiş bazı Türk vatandaşlarının sınavsız olarak okula alınmasına karşı çıktığım için görevden alındım” dedi.
ORGANİZE BİR ÖRGÜT
Konuyu araştırınca, Zenginobuz’un bu iddialarının yabana atılmaması gerektiği, YÖK’ün, hatta savcılıkların devreye girmesi gerektiği kanaatine vardım. Nedenini ve detayını anlatayım:
Türkiye’de merkezi sınavla öğrenci alan üniversitelere puanı yetmeyen yani iyi bir okul kazanamayan adaylar, yurt dışındaki eğitim kalitesi düşük ancak bu işin ticaretini yapan, bu yolla büyük paralar kazanan ülkelerdeki üçüncü, hatta dördüncü sınıf okullara kayıt yaptırıyor. Buralara öğrenci götüren, işin ticaretini yapan simsarlar olduğunu da belirteyim.
İşin bundan sonraki kısmına gelince; yurt dışındaki okullara kayıt yaptıran öğrenciler bir süre sonra Türkiye’deki okullara, hem de hatırı sayılır, yüksek puanlı bölümlere yatay geçiş yapıyorlar. Tabi ki böyle bir yatay geçiş hakkı olmamasına rağmen. Burada da organize suç örgütü devreye giriyor: İlgili ülkede gerekli evrak hazırlanıyor. Türkiye’deki işler hallediliyor ve bu kişiler “yabancı öğrenci” statüsünde Türkiye’deki okullara geçiyorlar.
Bu kısmını öğretim üyesi arkadaşımın anlatımıyla aktarayım: “Bizim okulda da var birkaç öğrenci. Gördüğüm kadarıyla hukuk fakültesinde okumayı bırak; ilkokulda bile zor okur. Bakıyorsun eğitimine; yatay geçişle buralara yerleştirilmiş. Öyle sınav kağıdı veriyorlar ki aklın şaşar. Üniversite okuyan bir öğrenci nasıl böyle bir kağıt verir? diye sormadan edemiyorsun. Dersi geçemeyince de gidip ‘beni sınıfta bıraktı’ diye şikayet ediyorlar. Nasıl geçireyim ben bu öğrenciyi? Yarın önüne dosya gelecek, hüküm tesis edecek bu adam… Böyle bir vicdani yükün altına giremem…”
ÇOCUKLAR ANLATIYOR
Parasını ödeyerek yurt dışında; Ukrayna, Moldova, Belarus, Bulgaristan, Romanya gibi ülkelerdeki okullara giden bu çocuklar, okul ücretleri hariç aylık ortalama bin Euro gibi para harcayarak buralarda kalıyorlar. Ardından kendilerini bu ülkelere götüren organize örgütle temasa geçip bu ülkelerden ilgili belgeleri alıyorlar ve öğrenci başına 15 bin dolar ödeyerek Türkiye’deki iyi okullara yatay geçiş yapıyorlar. İlk 1000’e giremediği için Türkiye’de denkliği olmayan veya sorunlu olan bu üniversitelerin hukuk fakültesi, mühendislik veya tıp gibi bölümlerinden Türkiye’nin en iyi okullarının aynı bölümlerine, yabancı öğrenciymiş gibi ya da yurt dışında yaşayan statüsünde geçiş yapıyorlar. Tabi ki sınava girmeden geldikleri için eşit koşullarda yarışan Türkiye’deki öğrencilerin haklarını gasp etmiş, hakkaniyeti ve eğitimde fırsat eşitliği ilkesini zedelemiş oluyorlar.
ÖZEL ÜNİVERSİTELERDE YAYGIN
Kurulan bu hukuk dışı mekanizmanın özel üniversitelerde yaygın olduğunu ancak sayıları az da olsa devlet üniversitelerinde de olduğunu belirtiyorlar. Özel üniversitelerin önemli bir bölümü parası olan öğrenciyi kapıda kırmızı halı ile karşılıyor zaten.
DENKLİK SORUNU VE YÖK’ÜN TUTUMU
Konuyla ilgili şikayetleri ve iddiaları YÖK’e aktardığımda bu konuyla ilgili daha önce de şikayetler geldiğini, denklik meselesinin kanayan bir yara olduğunu ve önümüzdeki seneden itibaren YÖK’ün bu alanda kapsamlı bir değişiklik yapmaya hazırlandığını öğrendim. YÖK yetkilileri, denklik sistemini delmeye çalışanların bulunduğunu belirtirken, bu konuda mağduriyeti olduğu belirtilen 90 bin değil, 19 bin öğrenci olduğunu aktardı. Yetkililerin aktardığına göre: “Bu sistemden para kazanan tüccarlar var. Gençleri yurt dışına götürüp oradaki bazı okullara kaydediyorlar. Türkiye’de denkliği olmayan, ilk 1000’e giremeyen üniversiteler olmasına rağmen, tüccarlar ‘denkliği var’ diyerek öğrencileri kandırıyorlar. Bazen de nasıl olsa af çıkar, sisteme girerim; denklik alırım diye düşünülüyor. Simsarların eline düşmüşler.”
YÖK HUKUK SERVİSİ İNCELİYOR
YÖK’ün, kendilerine ulaşan şikayetleri değerlendirip anında aksiyon aldığını belirten yetkililer, “Buradaki çocuklarımızın da hakkını korumak zorundayız. Bazen muhalefet projesine de dönüştürülüyor bu denklik meselesi ancak kötü niyetli kişiler olduğu da malum. Biz, öğrencilerimize hep şunu söylüyoruz. YÖK’ün bir sistemi var. Gitmeden e-devletten bakın. Tabela üniversitesi ise boşuna buralara gitmeyin. YÖK Hukuk Servisi, bu konudaki şikayetleri de anında değerlendiriyor; çözümü bazen zaman alıyor. Şikayetlerle ilgili gerekli görülen konular, savcılığa iletiliyor. Bu meselede hem yurt dışına giden milli servetimiz hem de mağduriyetler var. Türkiye’de hakkıyla sınav kazanan çocuklarımızı korumak zorundayız” diyorlar.
PANDEMİDE ARTMIŞTI
YÖK, Eski Başkanı Yekta Saraç, pandemi koşulları nedeniyle “Türkiye’deki üniversitelere yatay geçiş olanağı” tanınmasına ilişkin uygulamaya dayanılarak bazı yerlerde usulsüz yatay geçiş yapıldığını doğrulamıştı. Saraç, “Pandemi döneminde yurt dışında okuyan öğrencilerimiz ilk binde ise onların doğrudan geçişiyle ilgili bir karar almıştık. Bütün bu düzenlemeler, kanunlar ve mevzuatlar zaten dürüstlük esasında yapılır. Fakat fark ettik ki çok hızlı bir şekilde oraya kayıt yaptırıp yatay geçişle tekrar Türkiye’ye dönme yoluna giriyorlar. Üniversitelere verdiğimiz o yetkide bir kısıtlamaya yeniden gitme durumumuz söz konusu oldu. Gelenlerle ilgili, mevzuata aykırı olanların kaydının silinmesi ile ilgili üniversitelere yazdık ama şöyle bir şey oluyor: Kayıt olduktan sonra idare mahkemeleri ‘O bir müktesep haktır’ diyor. Maalesef böyle de bir durum var” demişti. Son sözüm; vatandaşımızın en hassas noktası, çocuklarının geleceği. Her bir vatandaşımızın aklında, kalbinde çocuklarına iyi bir eğitim vermek, iyi bir gelecek sağlamak var. Yoksa mal-mülk, servet hepsi yalan. Bu geleceğin birileri tarafından çalınmasına izin verilmeyecek adımlar atılmalı…
Kaynak: Habertürk