Ülkemizdeki mobilite eksikliğinden dolayı doktoralı bir akademisyenin bile yeni bir kadro bulması bazen yıllar sürmekte, dolayısıyla en üst seviyede eğitim almış akademisyenler 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 50/d kadrosu sebebi ile en verimli çağlarında işsiz kalmaktadır. Tüm alımların 50/d ile yapılması ve 33/a’ya geçişlerin de kaldırılması durumu, ülkemizdeki üniversitelerin büyük kısmının devlet üniversitesi olduğu düşünüldüğünde uzun vadede çok ciddi zararlar verecektir. Bu sebeple de “Akademinin Tümörü” olarak niteledim ve genç meslektaşlarım da bu tanımlamayı oldukça beğendi. Öncelikle bu bir göz nuru ve bilim israfıdır. Yetişmiş kalifiye bilim insanlarının sıradan işlerle iştigal ettirilmesi beyin gücü kaybıdır ve sistem verimsizliğidir. Yardımcı Doçent ya da yeni adıyla Dr. Öğretim Üyesi kadrosu tamamen kaldırılarak sistemdeki kadro ilan etme tıkanıklığı giderilmeli ve yeni sistem kadro ilanına gerek kalmayan 33/a sistemi üzerine kurulmalıdır. Bu konuda çok detaylı raporlarımız bulunmaktadır ve istenildiğinde kadro sistemi üzerine raporlarımız dikkatinize sunulacaktır. Bir başka hatta ikincil çözüm önerimiz de şudur; devlet kurumlarına bağlı olan tüm araştırma enstitüleri ve arge birimleri üniversiteler ile ilişkilendirilmelidir. Yetişmiş doktoralı bilim insanları eğer üniversitelerinde istihdam olanağı bulamıyorlarsa bu araştırma enstitülerinde istihdam edilmelidir.
YÖK, vermesini beklediğimiz son kararı vermemiş ve 50/d sorununu akademinin kucağında pimi çekilmiş bir bomba olarak tekrar bırakmıştır. Her ne kadar bu süreçte ilan edilen ilke kararı ile bazı hocalarımız 33/a kadrosuna geçiş şansını yakalamış olsa da bu süreç dahi birçok sorun ile yoluna devam etmekte ve hala birçok üniversite doktoralı akademisyenleri işsiz bırakmak için elinden geleni yapmaktadır. Yaklaşık 7 bin akademisyenimiz 4/C kadrosundaki taşeron işçilerimize kadroların verildiğini düşürsek 50/d’li araştırma görevlilerimiz de kendilerine kadro verilmesini beklemektedir. Artık akademinin habis bir tümörü halini almış bu sorun bireyselliğe yer bırakılmadan çözülmelidir. 50/d sorunun çözülmesi için hükümet yetkilileri, siyasi partilerle ve Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) başkanı ile birçok defa görüşme gerçekleştirmiş olup Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) genel kurulunda gündem dışı soru ve konuşmalarda da bu sorunu YÖK üyeleri karşısında gür bir sesle dile getirmiştim. Dönemin Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’da bu konu hakkında YÖK Başkanlığı ve Maliye Bakanlığından bilgi talep edilerek çalışma yapılabilir diyerek olumlu bir bakış açısını ortaya koymuş olsa da YÖK tarafından konuya gereken önem gösterilmediği gibi 1 Ocak 2018 tarihi itibariyle YÖK’ün almış olduğu akıl almaz bir karar ile üniversitelere alınan tüm araştırma görevlileri 50/d kadrosu ile alınmaya başlamıştır. Bu durum göstermiştir ki dönemin ve mevcut YÖK yönetimi hükümetin ve siyasillerin de taleplerinin aksine davranarak bildiğini okumaya devam etmiş ve güvencesiz iş gücü olan 50/d’yi desteklediğini alenen belirtmiştir. 1 Ocak 2018’de yürürlüğe giren 50/d’nin dört yılı dolmak üzere. Bu da 2018’de üniversiteye giren ve yüksek lisans yapan araştırma görevlileri ile daha önce girip doktorasını tamamlama aşamasına getiren binleri kara kara düşündürmeye sevk etmektedir. 1 Ocak 2018’den günümüze 2500-3000 bin 50/d’li araştırma görevlisinin de sisteme katılmasıyla çözüm bekleyen 50/d’li araştırma görevlisi sayısı 6500-7000’lere ulaşmıştır.
Yurtdışında doktorasını yapmış insanların Türkiye’ye kazandırılması için tersine göçün teşvik edildiği bir dönemde YÖK’ün ‘içten beslenme’ bahanesiyle bütün alımların 50/d’ye göre gerçekleştirme kararı hem kabul edilemez olup hem ekonomik hem de yetişmiş insan gücü israfına yol açmaktadır. Doktorasını bitirip başarılı olan bir akademisyeni ödüllendirmek yerine üniversiteden ilişiğini keserek cezalandıran bu kararı alan YÖK ve bunu savunan kişilerin akademinin gelişmesi yönünde çalıştıklarını beyan etmeleri ise timsah gözyaşından ibarettir. Aklı özlük haklarında olan bir bilim insanının ortaya bilimsel çalışma koyabileceğine inananlar geçmişte geldikleri yerleri unutup dama çıkıp merdiveni atan hocalarımız olması bizi ekstra üzmektedir.
Yukarıda kısaca bahsettiğim aşamalarda bu konu üzerine dertlenen ve çözüm için uğraşan tek STK’nın genel başkanı olarak bizi o dönemde yalnız bırakan tüm paydaşları şimdi desteğe davet ediyorum. ÖGESEN her zaman akademinin tüm sorunları üzerine çözüm getirmek için mücadele etmeye devam edecektir.